GİDİŞ DÖNÜŞ (RETRO) – DEVLET TİYATROLARI ANKARA 🎭🎭

GİDİŞ DÖNÜŞ… Yazan Alexander GALİN… Yöneten Ali HÜROL…

Çmutin (Şahap SAYILGAN) kızı Ludmilla (Funda METE) ile damadı Leonid’in (Cem BALCI) yanında kalmak üzere koyundan çıkmış Moskova’ya gelmiş ihtiyar bir çatı tamircisidir. Şehre uyum sağlayamadığına, doğa insanı kimliğine penceresine alıştırdığı güvercinle yakın arkadaşlık kurmasıyla şahit oluruz. Köyüne geri dönmek üzereyken kızı ve damadı Çmutin’i kendine uygun bir kadınla evlendirmek ve yalnız kalmasının önüne geçmek isterler. Elbette gelin adayları da Çmutin’in yaşına uygun olmalıdır. Hasta bakıcı Nina (Seda OKSAL ELSAİD), eski balerin Rosa (Alev BUHARALI), gece nöbetçisi Dian (Ayşe YILDIZ AKINSAL) gelin adayları olarak karşımıza çıkarlar.

Göz zevkini okşayıp insanı içine çeken aydınlık bir dekor önünde geçen temsil içerik olarak ne yazık ki yetersiz. Çok sıradan bir metin. Uzasın diye gereksiz konular, diyaloglar, geçişler. Temsili ayakta tutan hiç kuşkusuz oyuncuların birikimleri ve profesyonellikleri. Buraya yazarak heyecanını kaybettirmeyeceğim final sahnesindeki mesajın sıradan komedilerde gördüğümüz saçma finallerin ötesinde olması sevindirici. Yalnızca kendimiz için değil, çevremizdeki insanlar için de düşünmeliyiz ileri yaşlarda yalnız kalmanın acısını. Belki nelere kapıldığımızı, nelerde kaybolduğumuzu, nelere ihtiyaç duyacağımızı enikonu tartmalıyız hayatımızın erken dönemlerinde.

Şahap SAYILGAN’ın hareketsiz temsilde bile sahne rahatlığı görülüyor, tecrübe başka bir şey işte! Alev BUHARALI’nın enerjiyi yukarıda tutan oyunculuğu bu temsilin olmazsa olmazı sanırım. Funda METE rolü dolu dolu olmadığı için keyifsiz gibi, metin gereği sahnede boş kalışları var, bir oyuncu için en kötü durum ‘Ben ne yapıyorum bu arada?’ gibi bir duruş. Oyuncuların güldürüyü pekiştirmek adına tam cephe duruş oynamaları cuk oturmazsa benim beğendiğim bir stil değildir… bu temsil için çok da sırıtmıyor.

Küçük bir parantez, gerçekten de parantezdeki retro ifadesinin ne amaçla kullanıldığını çözemedim. Üstüne fazlaca kafa yorma gereği duymadım; çünkü bana çok itici geldi.

Yönetmen Ali HÜROL’u daha önce HAYDİ KARINA KOŞ’tan ve RAMİZ İLE JÜLİDE’den hatırlıyoruz. O temsilleri de beğenememiştim. HÜROL’un güldürü anlayışı ve sahnelemesi bana uygun görünmüyor demek ki. Ben aman aman eğlenemedim. Ama tüm temsiller benim keyfime göre sahnelenecek değil. Bir seyirci olarak abartılıp, küfür ve argoya kaçılmadığı sürece makul görüyorum. Katıldığım gösterimde kalabalıkça bir liseli öğrenci grubu vardı, okul olarak gelmişlerdi; epey eğlendiler. Sanırım o yaşlarda ben de öyleydim ve belki bu tür oyunlarda pişe pişe bugünkü zor beğenen, seçici, aksi durumuma ulaştım. O zaman da güzeldi, yine güzel.

Tiyatro hep güzel.


*Fotoğraflar Devlet Tiyatroları sitesinden alınmıştır.

Bir yanıt yazın